Marka, müteşebbis tarafından üretilen mal veya hizmetleri diğer müteşebbislerin üretmiş olduğu mal veya hizmetlerden ayırmak için kullanılmakta ve ticari olarak değer taşımaktadır.
Markanın korunması ülkemizde uzun süre kanun hükmünde kararname ile gerçekleştirilmiş ve nihayetinde 2018 yılında sınai mülkiyete ilişkin genel bir kanun çıkartılarak mezkûr koruma yasal bir statü kazanmıştır.
Bu çalışmada öncelikle marka kavramı ile markanın işlevi üzerinde durulacak, daha sonra markanın hükümsüzlüğüne sebep olan mutlak ret nedenleri kısaca açıklanacak ve nihayetinde olan aynı ya da benzer markanın tescili halinde hükümsüzlük üzerinde durularak çalışmamız tamamlanacaktır.
GİRİŞ
Üreticilerin üretmiş oldukları mal veya hizmeti diğer mal veya hizmetlerden ayırmak tarih boyunca önem arzetmiştir. Özellikle sanayi devrimi sonrası süreçte bu önem artmıştır. Mal veya hizmet üreticileri ürünlerinin menşeini belirtmek için çeşitli semboller kullanmaya başlamıştır.
Mal veya hizmet üreticilerinin ürettikleri ürünlerin menşeini belirterek diğer ürünlerden ayrılmasını sağlayan marka ülkemizde 19. Yüzyıldan itibaren koruma altına alınmış ve bu hususta kanuni düzenlemeler ihdas edilmiştir.
Bu çalışmamızda marka ile ilgili genel bilgiler verildikten sonra mutlak ret sebepleri üzerinde durulacak ve ayrıntılı bir şekilde aynı ya da benzer markanın tescili halinde markanın hangi korumayı sağlayacağı irdelenecektir.
- MARKA KAVRAMI
Terim anlamı ile marka, “bir ticari malı, herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan özel ad veya işaret” olarak ifade edilmektedir[1]. Lakin Sınai Mülkiyet Kanunu’nda[2] markanın herhangi bri tanımı yapılmamıştır. Aynı şekilde SMK. ile mülga edilen Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de de markanın tanımına yer verilmemiştir[3]. Markanın tanımına SMK.’nın 4. maddesinde[4] düzenlenen marka olabilecek işaretler incelenerek ulaşılabilecektir[5]. Ayrıca SMK.’nın “Marka Tescilinde Mutlak Ret Nedenleri” başlıklı 5. maddesinin gerekçesinde “Marka, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işarettir.” denilmektedir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4. Maddesindeki düzenleme ile SMK’nun 5. maddesinin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde markanın, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması ve sicilde gösterilebilir olması şartı ile her türlü işaret olarak tanımlanması mümkündür.
Markanın yukarıda belirtilen tanımı incelendiğinde üç unsur ön plana çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, işaret kavramıdır.
İşaret, teşebbüsü temsil eden simgeler ile tüketiciyi teşebbüse bağlamaktadır[6]. SMK m. 4 f. 1 hükmü incelendiğinde işaretin markalar sicilinde gösterilebilen her türlü simge olduğu ve bu işaretin kişi adları dâhil, sözcükleri şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ile malların yahut ambalajların biçiminden oluşabileceği kabul edilmiştir. Lakin madde gerekçesine bakıldığında bu sayılan unsurların sınırlı sayıda olmadığı görülmektedir. Gerçekten madde gerekçesinde “Marka olabilecek işaretler sayılırken, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesine benzer şekilde sınırlı bir sayma yöntemi benimsenmemiş, “her türlü işaret” ibaresi kullanılmak suretiyle marka olabilecek işaretlerin madde hükmünde sayılanlarla sınırlı olmadığı ifade edilmiştir.” denilmiştir. İşaretin duyu organlarından herhangi birisi tarafından algılanması yeterlidir[7].
Marka tanımının ikinci unsuru ise işaretin ayırt edici nitelikte olması gerektiğidir. İşaretin marka olabilmesi için ayırt edici nitelikte olması gerekmektedir. Ayırt edicilik, toplumun ilgili kesimlerinde markanın nasıl algılandığı ve bu algının ilgili mal yahut hizmete göre nasıl değerlendirildiğini ifade etmektedir. Burada esas farklı işletmeler tarafından piyasaya sunulan mal veya hizmetlerin tüketiciler tarafından birbirinden ayırt edilmesidir[8]. Ayırt edicilik, soyut ve somut ayırt edicilik olarak ikiye ayrılır. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir işletmenin mal yahut hizmetlerini diğer işletmelerin mal yahut hizmetlerinden ayırt etme kabiliyeti olup işaretin marka olma niteliği ile ilgilidir. Somut ayırt edicilik ise, tescili talep edilen işaretin, tescil ile koruma talep edilen mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmek olarak tanımlanabilir[9]. Misalen “lezzet” ibaresi marka olabilecek nitelikte olması sebebi ile soyut ayırt edicilik koşuluna sahipken bu ibare gıda ürünleri bakımından somut ayırt edicilik niteliğine haiz değildir[10].
Üçüncü unsur ise, tescil edilmek istenen markanın çizimle yahut başka bir şekilde ifade edilebilir olması, baskı yoluyla yayımlanabilmesi ile markanın belirliliğinin ve kalıcılığının sağlanmasıdır[11]. Bu unsura ilişkin sözcükleri harfler, sayılar, ürünlerin biçim yahut ambalajları sicilde gösterilebilmesinde herhangi bir sorunun yaşanmadığı aşikâr olmasına rağmen sesler ve kokuların tescilinde bazı sorunlar meydana gelebilmektedir[12].
- MARKANIN İŞLEVİ
Markanın işlevlerinden ilki kaynak gösterme işlevidir. Bu işlev ile markanın kapsamındaki malın yahut hizmetin hangi işletme tarafından üretildiği gösterilmektedir. Mal veya hizmetin kim tarafından üretildiğini bu işlev sayesinde alıcı bilmektedir[13].
Markanın bir diğer işlevi ise ayırt etmedir. Markanın ayırt etme işlevi, bir teşebbüsün ürettiği mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin ürettiği mal veya hizmetlerden ayırt etmesidir. Bu işlev ile marka sayesinde mal veya hizmet anonimlikten kurtularak bireyselleşir ve kim tarafından üretildiği ürünün alıcısı tarafından bilinebilir hale gelmektedir[14].
Marka aynı zamanda garanti ve kaliteyi sağlama işlevine de sahiptir. Bir teşebbüs tarafından üretilen mal veya hizmetin belirli standartlarda olduğuna delalet etmesi markanın kalite işlevidir. Yani marka, bir teşebbüs tarafından üretilen mal yahut hizmetin kalitesini garanti etmektedir[15].
Markanın reklam işlevi ise, markanın tanıtımı ve bilinilirliğinin artması ile teşebbüsün üretmiş olduğu mal veya hizmetin satışının artmasına imkân sağlamasıdır[16].
- MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ VE HÜKÜMSÜZLÜK HALLERİ
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25. maddesi[17] markanın hükümsüzlük hallerini düzenlemiştir. SMK’nın 5’inci maddesinde düzenlenen mutlak ret sebepleri ile 6 maddesinde düzenlenen nispi ret sebeplerinin hükümsüzlük kapsamına girdiği ifade edilmiştir.
3.1. SINAİ MÜLKİYET KANUNU’NDA DÜZENLENMİŞ OLAN MUTLAK RET SEBEPLERİ
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesi[18] marka olarak tescil edilmek istenen işaretin markalar siciline tesciline kaydının mutlak surette imkânsız olduğu sebepleri belirtmektedir. Mutlak ret sebepleri SMK. m. 5 gerekçesinde “… daha çok kamu düzeni ile ilgili olan ve Enstitü tarafından resen incelenen marka başvurusu ret nedenleri yer almaktadır.” denilmek suretiyle kamu düzenine ilişkin hükümsüzlük hallerini oluşturduğu ifade edilmiştir. Buradaki düzenlemenin amacı; herhangi bir ayırt etme kabiliyeti bulunmayan ve ticarette herkes tarafından kullanılabilen işaretlerin özellikle kamu düzenine aykırı bir şekilde markalaştırılarak sicile kaydının engellenmesidir.[19].
Bu maddede belirtilen ret sebepleri sınırlı sayıda olduğundan kıyas yahut sair bir yolla genişletilmesi mümkün değildir. Ayrıca TPMK. herhangi bir itiraz olmaksızın resen dikkate alarak sayılan hallerin birisi yahut birkaçının varlığı halinde marka başvurusunu reddetmek zorundadır.
- TESCİL EDİLMİŞ VEYA TESCİL İÇİN BAŞVURUSU YAPILMIŞ MARKA İLE AYNI YA DA AYIRT EDİLEMEYECEK KADAR BENZER İŞARETLER
Marka ve markanın tesciline ilişkin mutlak ret sebeplerini kısaca ifade ettikten sonra incelememizin konusunu teşkil eden mutlak ret nedenlerinden “tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler”in hukuki durumu irdelenecektir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının “ç” bendinde tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış marka ile aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretlerin sicile tescil talebinde bulunulması halinde tescilinin mümkün olmadığı bu hususun SMK. m. 5 f.1-ç hükmünde mutlak ret nedenleri arasında sayıldığı görülmektedir. Aynı doğrultuda mülga 556 sayılı KHK’nın 7. maddesinin 1. fıkrasının “k” bendinde[20] de düzenlemenin olduğu, kanun koyucunun bu hükmü aynen koruduğu görülmektedir.
Bu hükümde belirtilen ve evrensel bir niteliği olan ilkeye göre, müteşebbis tarafından marka olarak tescili talep edilen işaretin yahut bu işaretten ayırt edilemeyecek kadar benzerinin aynı veya aynı tür mal veya hizmetler için daha önce tescil edilmiş olması veya müteşebbisin sicile tescil talebinden önce başkaca biri tarafından marka olarak tescil talebinde bulunulması halinde öncelik ilkesi gereği ret edilecektir[21].
Düzenleme incelendiğinde üç ana unsurun bu hükmün uygulama alanı dâhilinde önem arzettiği görülecektir. Bunlar; “aynılık”. “ayırt edilemeyecek kadar benzerlik” ve “aynı tür mal veya hizmet” ibareleridir.
- MARKA İŞARETLERİNİN AYNI VEYA AYIRT EDİLEMEYECEK DERECEDE BENZER OLUP OLMADIĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Madde metninden de anlaşılacağı üzere SMK. m. 5 f. 1/ç hükmünün uygulanabilmesi için tescili istenen markayı oluşturan işaretlerin öncelikle aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olması gerekmektedir.
- İŞARETLERİN AYNI OLMASI
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasının “ç” bendinde belirtilen “aynı” ibaresinin tanımı ne SMK.’da ne de mülga 556 sayılı KHK.’da yapılmamıştır. TPMK.’nın yayınlamış olduğu Marka İnceleme Kılavuzu’nda “kararlaştırılan işaretlerin özdeş, farksız tıpatıp taklit, aynen veya birebir kopya olmaları” şeklinde ifade edilerek aynılık kavramını açıklamıştır.
Her iki işaretin bütün olarak özdeş unsurlardan oluşması halinde aynılık durumu ortaya çıkmış olmakta, işaretler arasında küçük arkların oluşması halinde bu unsurdan söz edilememektedir. Dolayısı ile aynılık unsurunun gerçekleşmiş olması için birebir özdeşlik gerekmektedir.
Doktrinde bir görüş, bir işaretin diğer bir işaret ile aynı olabilmesi için her ikisinin de birbirinin tıpatıp aynı olması, aralarında hiçbir farkın olmaması gerekmektedir[22]. Markanın esas unsurunu oluşturan sözcüğün, sonradan tescili istenen işaretlerde farklı büyüklükte gösterilmiş olması yahut farklı biçimde yazılması veya renk unsurunda değişiklik yapılmasının ayniyet unsurunu ortadan kaldırmayacağı da başka bir görüşte ifade edilmiştir[23].
TPMK’nın marka inceleme kılavuzunda aynılık unsuru için şu prensiplerden hareket etmektedir[24].
- Tescili istenen markaları oluşturan işaretlere ilişkin unsrular tamamen aynı ise markalar aynı kabul edilecektir.
- Markaları oluşturan işaretlerdeki sözcüklerin birebir aynı olmasına rağmen markalardan birinde bu sözcüğe ilaveten edilen şekil unsurunun bulunması durumunda markaların aynı olduğundan söz edilemeyecektir.
- Markayı oluşturan işaretlerin aynı olmasına rağmen tali unsurların farklılık arzetmesi halinde de aynılık unsuru bulunmamaktadır.
- Markayı oluşturan işaretlerin aynı olmasına rağmen bu işaretlerin konumlandırıldığı yerlerin farklı olması halinde de aynılıktan söz edilemeyecektir.
- Markaların farklılaşmasına neden olmaması kaydı ile önceki marka ile sonraki markanın muhteviyatını oluşturan unsurların aynı olmasına rağmen bu unsurların boyut, karakter ve renkleri arasındaki farklılık aynı marka olarak değerlendirilmesini engellemeyecektir.
Yukarıda belirtilen ve aynılık statüsü verilemeyen durumlarda inceleme ayırt edilemeyecek derecede benzerlik incelemesi yapılacaktır.
- İŞARETLERİN AYIRT EDİLEMEYECEK DERECEDE BENZER OLMASI
Tescil edilmiş marka ile tıpatıp aynı olmayan ve fakat ayırt edilemeyecek kadar benzer olan işaretler marka olarak tescil edilemeyecektir. Burada belirtilen benzerlik, tescil edilen markanın aynısı olduğu izlenimi veren işaretlerdir. Marka inceleme kılavuzunda “Ayırt edilemeyecek derecede benzerlikte, karşılaştırılan markalar aynı olmamakla birlikte, orta düzeydeki tüketicide (alıcıda) bıraktığı genel izlenimler hemen hemen aynı olmalıdır. Diğer bir anlatımla markaların yazılış, okunuş, görsel ve sessel olarak anı imiş gibi ağılanmaları daha önce bilinen marka ile aynı sanılmasıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Yargıtay ise karşılaştırılan işaretler arasındaki farklılıkların markanın kapsadığı mal veya hizmetin orta düzeydeki alıcı kitlesi üzerinde bırakmış olduğu genel izlenim itibariyle önemsenemeyecek kadar düşük olması ile aynı marka olduğu intibaını oluşturmasının ayırt edilemeyecek derecede benzerlik faktörünün oluşumu için yeterli olduğunu kabul etmektedir[25].
Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik kavramı geniş yorumlanmamalıdır. Burada işaretler arasındaki herhangi bir benzerlikten ziyade ayırt edilemeyecek kadar benzerlik aranmaktadır. Bu değerlendirme yapılırken markayı oluşturan işaretlerde bulunan unsurlar dikkate alınmalı, eğer marka birden çok unsurdan oluşuyorsa asli unsurlara dikkat edilmeli, asli unsurlar arasındaki benzerliğin ayırt edilemeyecek nitelikte olup olmadığı araştırılmalı, herkesin kullanımına açık tali unsurlar değerlendirme dışında bırakılmalıdır[26].
Yargıtay bir kararında[27] “…markaların “…” ibareli olduğu, başkaca bir unsur içermediği, yargılama konusu marka tescil başvurusunun konusu olan işaretin ise “… +ŞEKİL” ibaresinden oluştuğu, başvuru konusu işaret ile redde mesnet markaların kapsamlarının aynı türden ürün ve hizmetleri içerdikleri ancak başvuru konusu işaret ile redde mesnet markalar arasında “…” kelimesinden kaynaklı kısmen anlamsal ve sesçil bir benzerlik olmasına rağmen, özellikle başvuru konusu işaretin içerdiği “…” kelimesi ve diğer şekil ile yazım biçimi itibariyle görsel olarak birbirlerinden oldukça farklı oldukları, bu sayede ayrı işaretler olarak ortalama tüketiciler ve yararlanıcılar tarafından anlaşılabilir hâle geldikleri” şeklindeki yerel mahkeme kararını onamıştır.
- AYIRT EDİLEMEYECEK KADAR BENZERLİK DEĞERLENDİRMESİNE DİKKATE ALINACAK TÜKETİCİ KİTLESİ
Marka Kılavuzu’nda da belirtildiği üzere orta düzeydeki tüketici (alıcıda) kitlesi dikkate alınarak önceki ve sonraki marka başvuruları arasında karşılaştırma yapmak gerekmektedir. Burada markalar arasında başvuruların esas unsurları nazara alınarak şüpheye yer vermeyecek şekilde bir benzerlik olup olmadığı incelenmektedir[28].
Markaların unsurlarının o mal veya hizmete ilişkin orta düzeydeki tüketicide yahut alıcıda bırakmış olduğu izlenim üst düzeyde bir benzerlik algısı oluşturduğu yani başkaca herhangi bir incelemeye meydan vermeden ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu intibaı ediniliyorsa ayırt edilemeyecek kadar benzerlik ölçütünün varlığı kabul edilmelidir.
Yargıtay bir kararında[29] “…davacının … ibareli markalarıyla, davalının “…” ibare ve biçimli başvurusu arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, davalının başvurusunun, davacının markalarıyla aynı tür ürünleri içerdikleri, ancak ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım süresi içinde, “…” ibare ve biçimli işareti gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacının … ibare ve biçimli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, başvuru konusu işaret ile davacıların markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı gerekçesiyle bu yönden davanın reddine, ayrıca tescilli bir tasarım korumasında, koruma esasen marka hakkı sağlayan, bir bütün olarak korunmaya dahil olan ve esasen marka hakkı sağlamayan bir sözcüğe inhisar ettirilerek tayin olunamayacağı, bu ilkeler kapsamına göre davalı marka tescil başvurusunun konusu olan … ibareli işaretin, davacının tasarımının belirgin biçimde benzeri olduğunun söylenmesi de mümkün olmadığından” diyerek yerel mahkeme kararını onamıştır.
- MAL VEYA HİZMERLERİN AYNI OLUP OLMADIĞINININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Bir mal veya hizmete ilişkin işaretlerin marka olarak tescilini talep eden müteşebbisin tescilini talep ettiği işaretler daha önce tescil edilen başka bir marka ile aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer ise SMK. m. 5/1-ç hükmünde ifade edilen “aynı veya aynı türdeki mal/hizmetle ilgili” kıstasının incelenmesine geçilecektir. Yani markaların aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer oldukları kararı verilmişse bu defa markaların kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı ya da aynı türden olup olmadığı incelenecek, bu inceleme sonucunda mal veya hizmetin aynı ya da aynı türden olduğu kabul edilirse marka tescil edilemeyecektir.
Markanın tescili ile sağlanan korumanın üçüncü kişiler için ölçüsüz bir sınırlama oluşturmaması gerekmektedir. Bu gereklilikten kaynaklanan gerekçeler ile SMK. m. 5/1-ç hükmüne göre markanın başkası tarafından kullanılmasını ve tescilini önlemek için tescil edilen marka ile aynı ya da aynı tür mal yahut hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddedileceği belirtilmektedir. Yani markanın koruması sadece markanın hitap ettiği mal veya hizmet ile sınırlı durumdadır[30].
Bu itibarla Nice Anlaşması’na uygun bir şekilde çıkartılan Tebliğ[31] ile 34 mal ve 11 hizmet sınıfı oluşturulmuş ve bu sınıflar kendi içlerinde alt sınıflara ayrılmıştır. SMK 11/4 hükmü uyarınca mal veya hizmetlerin aynı sınıflarda yer almaları benzer olduklarına, farklı sınıflarda yer almaları da benzer olmadıklarına karine teşkil etmemektedir.
Mal ve hizmetlerin aynı olması halinde herhangi bir tereddüde mahal vermemekte, TPMK tescil belgesinde yer alan mal veya hizmetlerin sonraki başvuruda yahut tescilde de aynı olması halinde aynı sınıf mal veya hizmetten söz edilecektir. Burada tam ayniyet durumu söz konusudur.
Yargıtay bir kararında[32], “…davacı markalarının “… +Şekil” ve “… +şekil” ibareli olduğu, davalı kullanımınınsa “…” ibaresi olduğu, markalar fonetik olarak birbirlerinin aynı olmakla birlikte mal ve hizmetlerin farklı olduğu, davacı tarafın davalının davacının diğer tescilli sınıflarında da kullanımı olduğuna dair delil sunamadığı, davacının 07. sınıfta bir tescilinin bulunmadığı, davacı markası tanınmış olmadığından tescili dışındaki mal ve hizmetler bakımından korunamayacağı, davacı taraf asansör makine ve motorları emtiası üzerinde kullanımlarının 30 senedir aralıksız devam ettiğini ve bu emtiada markayı ilk kendilerinin kullandığını iddia etse de, 07. sınıf mallar üzerinde kullanma ile ayırt edicilik kazandırdığının ispatlanamadığı”
Bir marka yahut işaret, daha özel bir sınıfta yer alan mal veya hizmet için tescil edilmişken sonradan yapılan başvurunun daha genel bir sınıfta olması durumunda kısmi bir ayniyet söz konusu olmaktadır[33].
- HÜKÜMSÜZLÜK DAVASI
Tescille koruma altına alınan bir markaya ilişkin hükümsüzlük şartlarının oluşması halinde hükümsüzlük davası ikame edilebilecektir. SMK. m. 5 ve SMK. m. 6’da belirtilen ret sebeplerinden birinin varlığı halinde hükümsüzlük davası açılabilecektir. Çalışma konumuz doğrultusunda örnek verecek olursak tescilli bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer olmasına rağmen sicile kaydedilmiş olması halinde önceden sicile kaydedilen marka sahibi sonradan sicile kaydedilen markanın hükümsüzlüğünü talep edebilecektir.
- YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156. maddesinin1. fıkrası uyarınca SMK. kapsamında açılacak davalarda görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri’dir. Hükümsüzlük davaları da SMK. kapsamında açılacak bir dava olduğundan görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olacaktır. Mezkûr mahkemenin kurulmamış olduğu yerlerde ise asliye hukuk mahkemeleri fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi sıfatı ile bu davalara bakacaktır.
Markanın hükümsüzlüğü davası Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi’nin kararının iptali için açılıyorsa SMK. m. 156/2 hükmünce Ankara’da ikame edilmesi gerekmektedir. Bu durumda davalılardan biri TPMK diğeri ise markasının hükümsüzlüğü istenilen marka sahibidir. Fakat sadece markanın hükümsüzlüğüne ilişkin bir dava ikame edilmişse bu dava davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılacaktır. Marka hükümsüzlüğü davasının bir sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından marka hakkına tecavüz davası ile birlikte açılması halinde ise dava; davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut etkilerinin görüldüğü yer mahkemelerinde ikame edilebilecektir[34].
- HÜKÜMSÜZLÜK DAVASININ SONUÇLARI
Hükümsüzlük davası sonunda mahkeme davanın kabulüne, davanın kısmen kabulüne veya davanın reddine karar verecektir.
Yapılan yargılama neticesinde dava konusu markanın hükümsüzlük halinin varlığının tespit edilmesi halinde mahkeme davanın kabulüne karar verecek, hükümsüz kılınan markanın tescilden kaynaklanan koruması sona erdirilerek mezkûr marka korumasız kalmış olacaktır.
Hükümsüzlüğüne karar verilmesi istenilen markanın, tescile ilişkin ret nedenlerinden iddia edilenleri kapsadığı anlaşılmakla beraber bu tespitin markanın tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin bir kısmı için geçerli olması halinde markanın kısmi hükümsüzlüğünden söz edilecektir. Bu durumda markanın hangi mal veya hizmetler için geçerli olduğu hangi mal veya hizmetler için de hükümsüz olduğu belirlenmiş olacaktır.
Dava konusu yapılan markanın, tescil engeli içermemesi halinde davanın reddine karar verilecektir.
SONUÇ
Marka bir teşebbüsün üretmiş olduğu mal veya hizmeti diğer teşebbüslerin üretmiş oldukları mal veya hizmetlerden ayırmaya yarayan işaretler bütünüdür. Ekonomik ve hukuki açıdan birçok fonksiyonu bulunan markanın korunması büyük önem arz etmektedir.
Tescil edilmiş bir markanın korunmasında SMK. m. 5 ve SMK. m. 6’da belirtilen mutlak ve nispi ret nedenleri büyük önem taşımaktadır. Yine kanunun 25. maddesi muvacehesinde mutlak veya nispi ret nedenlerinden birinin veya birkaçının bulunması halinde tescil edilen markanın hükümsüzlüğüne karar verileceği açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Mutlak ret nedenlerinden biri olan ve belki de uygulamada en çok sorun ile karşılaşılan sicilde kayıtlı olan ve piyasada ekonomik değer taşıyan bir marka ile aynı ya da benzer markanın tescil edilmiş olması halinde önceden tescil edilen markanın hukuken korunması için sonradan tescil edilen markanın hükümsüz kılınmasıdır.
Orta düzeydeki tüketicinin algısı markayı oluşturan işaretlerin aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu yönünde meydana gelmişse Fikri ce Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından artık o markanın hükümsüz kılınmasından söz edilecektir.
KAYNAKÇA
ARKAN, Sabih, Marka Hukuku C. 1, Ankara 1997,
BAHADIR, Zeynep, Markanın Hükümsüzlüğü ve İptali, 1. Bası, Turhan Kitapevi, Ankara, 2018,
ÇOLAK, Uğur; Türk Marka Hukuku, 3. Baskı, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2016
GÖKÇEN, Görkem Markanın Hükümsüzlüğü ve Hukuki Sonuçları, 1. Bası, Lykeıon Yayınları, Ankara, 2017
İMİRLİOĞLU, Dilek, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na Göre Marka Hukukunda Ayırt Edicilik ve Markanın Ayırt Ediciliğinin Zedelenmesi, 2. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018
MARKA İNCELEME KILAVUZU, http://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/resources/temp/F9E4CFAF-A7AE-4FEA-8BCC-DA8B5C7DAB00.pdf
RESMİ GAZETE, www. resmigazete.com.tr
TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. Bası, İstanbul, 2012,
TÜRK DİL KURUMU, http://www.tdk.gov.tr
[1]http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5bbb51d5ab95a5.10331644, Erişim T. 08.10.2018.
[2] Resmi Gazete 10.01.2018, S. 29944.
[3] Resmi Gazete 27.06.1995
[4] SMK m. 4- “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.“.
[5] BAHADIR, Zeynep, Markanın Hükümsüzlüğü ve İptali, 1. Bası, Turhan Kitapevi, Ankara, 2018, s.5, .
[6] BAHADIR, s.7.
[7] İMİRLİOĞLU, Dilek, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na Göre Marka Hukukunda Ayırt Edicilik ve Markanın Ayırt Ediciliğinin Zedelenmesi, 2. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2018, s. 12.
[8] ÇOLAK, Uğur; Türk Marka Hukuku, 3. Baskı, On İki Levha Yayınları, İstanbul, 2016, s. 23.
[9] BAHADIR, s.13.
[10] İMİROĞLU, s.22.
[11] GÖKÇEN, Görkem Markanın Hükümsüzlüğü ve Hukuki Sonuçları, 1. Bası, Lykeıon Yayınları, Ankara, 2017, s. 9.
[12] BAHADIR, s.15.
[13] BAHADIR, s.20.
[14] GÖKÇEN, s.10
[15] BAHADIR, s.22.
[16] GÖKÇEN, s.13.
[17] SMK m. 25 “(1) 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
(2) Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
(3) Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
(4) Bir marka, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerine aykırı olarak tescil edilmiş olup da kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamaz.
(5) Hükümsüzlük hâlleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, sadece o mal veya hizmet yönünden kısmi hükümsüzlüğe karar verilir. Marka örneğini değiştirecek biçimde hükümsüzlük kararı verilemez.
(6) Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.
(7) 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.”
[18] SMK m. 5 “(1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
- a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
- b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
- c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
ç) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.
- d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
- e) Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
- f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.
- g) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler.
ğ) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler.
- h) Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
ı) Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.
- i) Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
(2) Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
(3) Bir marka başvurusu, önceki marka sahibinin başvurunun tesciline açıkça muvafakat ettiğini gösteren noter onaylı belgenin Kuruma sunulması hâlinde birinci fıkranın (ç) bendine göre reddedilemez. Muvafakatnameye ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. “
[19] İMRİOĞLU, s. 107.
[20] Mülga 556 Sayılı KHK. 7/1-ç “Aynı veya benzer türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.”
[21] İMİRLİOĞLU, s. 141.
[22] TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. Bası, İstanbul, 2012, s.408.
[23] ARKAN, Sabih, Marka Hukuku C. 1, Ankara 1997, s.76.
[24] Marka İnceleme Kılavuzu s. 34, chrome-extension://oemmndcbldboiebfnladdacbdfmadadm/http://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/resources/temp/F9E4CFAF-A7AE-4FEA-8BCC-DA8B5C7DAB00.pdf, Erişim Tarihi: 19.10.2018.
[25] Yarg. HGK., T. 05.10.2012, E. 2012/11-154, K. 2012/659; Yarg. 11. HD., T. 17.06.2013, E., 2012/15295, 2013/12523; Yarg. 11. HD., T. 14.03.2017, E. 2015/13736, K. 2017/1498; Yarg. 11. HD., T. 20.06.2002, E. 2002/2382, K. 2002/6369, www. kazanci.com, Erişim Tarihi: 19.10.2018
[26] İMİRLİOĞLU, s. 145.
[27] Yarg. 11. HD., T. 17.10.2018, E., 2017/422, 2018/6400, www. kazanci.com, Erişim Tarihi: 19.10.2018
[28] BAHADIR, s. 59.
[29] Yarg. 11. HD., T. 17.10.2018, E. 2016/14340, K. 2018/6383, www.kazanci.com, Erişim T. 03.12.2018
[30] TEKİNALP, s. 429.
[31] Marka Tecil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ TPE: 2016/2, Resmi Gazete, 30.12.2016 gün ve 29934 sayı.
[32] Yarg. 11. HD., T. 22.10.2018, E. 2018/3658, K. 2018/6543, www.kazanci.com, Erişim T. 03.12.2018
[33] İMİRLİOĞLU, s. 150.
[34] İMİRLİOĞLU, s. 158.