Blog

Kiracının Ölümü Halinde Kira Sözleşmesi Ne Olur

Kira sözleşmesi, tarafların sözleşmeden kaynaklanan borçlarını sürekli bir şekilde ifa etmekle yükümlü oldukları karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme türüdür.Sözleşmenin özelliğinden kaynaklanan sebeplerle kiracının ölümü farklı bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Bu çalışmada öncelikle kira ilişkisi ve kira ilişkisinin sona ermesi ile ilgili kısa bir değerlendirme yapıldıktan sonra adi kira sözleşmesinde kiracının ölümü incelenecek, daha sonra da konut ve çatılı işyerlerine ilişkin kira sözleşmesi ile ürün kirası sözleşmesinde ölümün bu sözleşmelere etkisi üzerinde durularak çalışmamız tamamlanacaktır.

 KİRA SÖZLEŞMESİNİN TANIMI VE UNSURLARI

 

Türk Borçlar Kanunu[1]’nun 299. maddesine göre kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.

 

Bu tanıma göre kira sözleşmesi, kiraya verenin kiraya bırakmış olduğu eşyanın kullanımını bir bedel karşılığında kiracıya bırakmış olduğu tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak tanımlamak mümkündür[2]. Bu tanımdan yola çıkılarak kira sözleşmesinin üç ana unsurunun olduğu ifade edilebilecektir.

Öncelikle kullanımı kiracıya bırakılacak olan kira konusu eşyanın yani kiralananın olması gerekmektedir. Kiralanan, tüketilemeyen taşınır ya da taşınmaz eşyalar olabilir.Yukarıda yapmış olduğumuz tanımdan da görüleceği üzere kiralananın kullanımının belirli bir miktar kira bedelinin kiracı tarafından kiralayana ödenmesidir.Son olarak kira konusu eşya ile bu eşyanın kiracının kullanımına bırakılması için kiracı tarafından kiralayana ödenecek bedel üzerinde tarafların anlaşması gerekmektedir.

 

  1. KİRA SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

 

Kira sözleşmesi, TBK.’nun kira sözleşmesinin sona ermesini düzenleyen hükümleri çerçevesinde sona erebileceği gibi yine aynı kanunun genel hükümlerinde düzenlenen, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi[3], tarafların karşılıklı anlaşması ile borç ilişkisini sona erdirmeleri, sözleşme kurulduktan sonra oluşan ifa imkânsızlığı, kesin hükümsüzlük sebepleri ile irade bozuklukları gibi sebepler ile de sona erdirilebilir[4].

 

  1. KİRACININ ÖLÜMÜ DURUMUNDA KİRA SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

 

Kullandırma borcu doğuran sözleşmelerde kullandırma borcunu üstlenen için kullanma hakkı sahibinin şahsi özellikleri önem arzetmektedir. Kullanma hakkı tanınan kişi kullandırma borcunu üstlenen için herhangi bir kişi değil, kendisine güven duyulan bir kişi olmaktadır. Bu bağlamda kullandırma borcu doğuran sözleşmelerde, kullanım hakkına sahip olanın ölümü sebebi ile borcun son bulacağı görülmektedir[5].

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 333. maddesi “Kiracının ölmesi durumunda mirasçıları, yasal fesih bildirim süresine uyarak en yakın fesih dönemi sonu için sözleşmeyi feshedebilir.” demektedir. Bu hüküm ile kanun koyucu kullandırma borcu doğuran sözleşmelerin ölüm ile sona ermesi şeklindeki genel düzenlemelerden ayrılarak mirasçıların kiracının ölümü ile birlikte kiracının yerine geçerek kira sözleşmesinin tarafı olacağı belirtilmiştir. Bununla beraber mirasçıların kiralanana ihtiyaçlarının olmaması halinde onları sözleşme ile bağlı tutmanın doğru olmayacağı düşüncesi ile mirasçılara sözleşmeyi feshetme yetkisi tanınmıştır[6].

 

  • KİRACININ ÖLÜMÜ DURUMUNDA FESİH BİLDİRİMİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 333. maddesi kiracı lehine nispi emredici bir düzenleme olduğu, dolayısı ile mezkûr hükmün, kiracı aleyhine sözleşme ile değiştirilmesi mümkün olmamasına rağmen taraflar kiracının ölümü ile kira sözleşmesinin kendiliğinden sona erebileceği şeklinde bir hüküm ihdas edebileceği savunulmaktadır[7].

 

Bununla beraber mezkûr düzenlemenin mutlak emredici nitelik taşıdığı, kiracının mirasçılarının sözleşmeyi fesih imkânı ortadan kaldırılamayacağı ve kiraya verene de fesih hakkı tanınamayacağı görüşü de savunulmaktadır. Bu görüşe göre sadece yasal fesih bildirim sürelerine ilişkin düzenleme nispi emredici nitelik taşımakta ve bu süreler kiracı lehine değiştirilebilir bulunmaktadır[8].

 

  • KİRACININ ÖLÜMÜ DURUMUNDA FESİH HAKKININ KULLANILMA ŞARTLARI

 

Mirasçıların fesih hakkını kullanabilmesi için kiracının ölmüş olması gerekmektedir. Bir kişinin gaipliğine karar verilmiş olması halinde Türk Medeni Kanunu[9]’nun 35. maddesi[10] uyarınca gaibin mirasçılarının olağanüstü fesih haklarını kullanabilmeleri gerekmektedir[11].

 

Kanun koyucu TBK. m. 333’de kiracının ölümünü hükme bağlamış ve fakat kiraya verenin ölümünün kira sözleşmesinin olağanüstü sebeple feshine ilişkin bir sonuç öngörmemiştir. Kira sözleşmesinde kiraya verenin şahsı önem taşımadığından, kiraya verenin ölümü ile yerine mirasçılarının geçmesi doğal bir durumdur[12].

 

Üzerinde durulması gereken bir başka konu da tüzel kişiliğin sona ermesi halinde bu durumun fesih sebebi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususudur. Doktrinde kira sözleşmesinin kiracının ölmesi sebebi ile kiracının mirasçıları tarafından feshedilebileceği ifade edilmiş olması sebebi ile kiracının muhakkak gerçek bir kişi olması gerektiği ifade edilmektedir. Kiracının tüzel kişi olması ve tüzel kişiliğin sona ermesi halinde TBK. m. 331 hükmü gereğince önemli sebeple fesih durumu söz konusu olabilecektir[13]. Lakin tek ortaklı tüzel kişiliğin sona ermesinin bu durumun istisnası olduğu ve tek ortaklı tüzel kişilerde, tüzel kişiliğin tek ortağının ölmesi halinde TBK. m. 333 hükmünün uygulama alanı bulacağı belirtilmektedir[14].

 

  • KİRACININ ÖLÜMÜ DURUMUNDA FESİH BİLDİRİMİ ve BİLDİRİM SÜRESİ

 

  • FESİH BİLDİRİMİNİN ŞARTLARI

 

Kiracının ölümü üzerine kira sözleşmesinin kiracının mirasçıları tarafından feshedilebilmesi için fesih beyanının kiralayana mirasçılar tarafından iletilmesi gerekmektedir[15]. Mirasçıların birden çok olması halinde ise fesih beyanı bütün mirasçılar tarafından yapılması gerekmektedir[16].

 

Mirasçılık sıfatının kazanılması için mirasçılık sıfatının kesinleşmesine gerek yoktur. Mirası kabul etmiş veya ret etmemiş en yakın mirasçılar kira sözleşmesinin feshini talep edebileceklerdir[17].

 

Ayrıca belirtilmelidir ki, vasiyeti yerine getirme memuru ya da mirasçıların temsilcisi tarafından da işbu fesih beyanını bütün mirasçıların menfaatini gözeterek ileri sürülebilecektir[18].

 

Mirasçı sayısının fazla olması halinde bir kısım mirasçıların kira ilişkisini devam ettirmek istemesi, diğer bir kısım mirasçının ise kira borcundan müteselsilen sorumlu olmamak için fesih yolunu tercih etmeleri halinde mirasçıların ortak irade ortaya koymaları mümkün olmamaktadır. Kira sözleşmesinin gerek vasiyeti yerine getirme memuru ya da mirasçıların temsilcisi tarafından feshedilebilmesi gerekse bir kısım mirasçıların fesih bildiriminde bulunmasına rağmen diğer mirasçıların fesih bildiriminde bulunmaması noktasında, kira sözleşmesinin devamını talep eden mirasçıların kira ilişkisinin tarafı olmaları fesih talebinde bulunan mirasçıların ise kira sözleşmesinin tarafı olmaktan çıkartılması halinde işbu sorunun ortadan kalkacağı doktrinde belirtilmektedir.[19].

 

Kira sözleşmesinde kiracı sayısı birden fazla olabilir. Bu durumda kiracılardan birinin ölmesi diğer kiracılar için fesih sebebi olarak değerlendirilemeyecektir. Kira ilişkisi ile bağlı olan kiracıların, ölen kiracının kira sözleşmesinin tarafı olmaktan çıkması ile kira ilişkisine devam etmemek için önemli bir sebep olduğu hususunda inandırıcı deliller ortaya koymaları halinde TBK. m. 331 hükmü uygulama alanı bulacak ve kira sözleşmesi bu hükme göre sona erdirilecektir. [20]. Gerçekten de TBK. m. 331, taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebileceğini, hâkimin durum ve koşulları göz önünde tutarak,  olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını karara bağlayacağını belirtmektedir.

 

Aile konutu niteliğinde bulunan konutlarda ise ölen kiracının mirasçılarının fesih hakkını kullanabilmesi için sağ kalan eşin rızasına ihtiyaç bulunmamaktadır[21].

 

Kanun koyucu kira sözleşmesinin kiracının mirasçıları tarafından feshine ilişkin iletilecek beyanın şekline ilişkin herhangi bir düzenleme ihdas etmemiştir. Bu sebeple eğer taraflar sözleşmede fesih beyanını belirli bir şekle tabi tutmamışlar ise bu beyanın sözlü bir şekilde yapılması halinde dahi geçerli bir beyan olduğunu kabul etmek gerekmektedir[22]. Konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih beyanının BK. m. 348 hükmü uyarınca yazılı bir şekilde yapılması gerekmektedir[23].

 

  • FESİH BİLDİRİMİNİN SÜRESİ

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 333. maddesi mirasçıların yasal bildirim sürelerine uyarak en yakın fesih dönemi sonu için sözleşmeyi feshedebileceklerini belirtmiştir. Dolayısı ile sözleşmenin ölüm ile birlikte derhal feshi söz konusu olamayacaktır[24]. Bu bağlamda kanunun fesih dönemlerine ilişkin TBK. m. 339-330 hükümlerini incelemek icap etmektedir. Fesih bildiriminde bulunacak kişi fesih bildirimini yapacağı süreyi tahlil edebilmek için mezkûr hükümlere başvuracaktır[25].

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 329. maddesi hükmüne göre taşınmaza ya da taşınır bir yapıya ilişkin kira sözleşmesi altı aylık kira döneminin sonu için üç aylık fesih bildirim süresine uyularak feshedilebilecektir. TBK. m. 330 uyarınca da taşınır bir malın kiracısı üç gün önceden yapılacak fesih bildirimi ile kira ilişkisini sona erdirebilecektir.

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 333. maddesinde sadece fesih bildirim süresi değil, fesih dönemi için de mezkûr kanunun 329 ve 330. maddelerine atıf yapılmakta ve fesih dönemine ilişkin zamansal bir sınırlama getirilmektedir. Bu bağlamda TBK. m. 333 hükmü değerlendirildiğinde öncelikle kira ilişkisine göre TBK. m. 329 veya TBK. m. 330 uyarınca fesih dönemi belirlenecek ardından kiracının ölümü ile birlikte en yakın fesih dönemi belirlenecek ve bu en yakın fesih dönemi sonunda kira sözleşmesinin feshi mümkün olabilecektir[26].

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 333. maddesine göre tarafların TBK. m . 329 veya TBK. m. 330’da belirlenen sürelerin dışında başkaca bir süre belirleyip belirleyemeyeceği önem arzetmektedir. Bir görüşe göre taraflar; TBK. m. 333’de belirtilen süreler yasal fesih süresi olduğundan tarafların sözleşme ile bu süreleri değiştirme yetkisi bulunmamakta ve fesih bildirim dönem ve sürelerine uymak zorundadır. Başka bir görüş ise TBK. m. 333 hükmünün nisbi emredici bir nitelik taşıdığı, kiracının mirasçılarının lehine bir düzenleme yapılabileceği ifade edilmektedir[27].

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 333. maddesi ile ilgili tartışılması gereken bir diğer konu, madde metninde belirtilen “en yakın fesih dönemi” ibaresinin kiracının ölüm anına en yakın fesih dönemi sonunun mu yoksa fesih bildiriminde bulunma hakkına sahip mirasçıların mirasçılık sıfatlarının kesinleştiği en yakın fesih dönemi sonunun mu olduğu hususudur. Hüküm lafzi yorum metodu ile ele alındığında kiracının ölümü anına en yakın fesih dönemi sonunun kastedildiği düşünülmektedir[28].  Öte yandan kira fesih döneminin sonuna çok yakın bir sürede kiracının ölmesi halinde mirasçılarına düşünmek üzere belirli bir süre verilmesi gerektiği ifade edilmektedir[29]. Bu hususta başka bir görüş ise mirasçıların ancak ölüm olgusundan ve mirasçılık sıfatına haiz olduklarından haberdar olmaları halinde fesih beyanında bulunmamaları halinde artık ölüm sebebi ile fesih hakkının ortadan kalkacağı yönündedir[30].

 

Başka bir görüşe göre ise TBK. m. 333 hükmünün uygulanabilmesi için TMK. m. 610 hükmünde belirtilen üç aylık düşünme süresinin geçip mirasçılık sıfatının kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlaması savunulmaktadır[31].

 

  • KİRACININ ÖLÜMÜ DURUMUNDA FESHİN HUKUKİ SONUÇLARI

 

Kiracının ölümü üzerine mirasçıların en yakın fesih dönemi sonu için kanunda belirtilen süreler  (TBK. m. 329 – 330) dahilinde fesih bildiriminde bulunmaları halinde en yakın fesih dönemi sonunda kira ilişkisi ileriye etkili bir şekilde sona erecek, kira ilişkisi gereği sürekli edim niteliğindeki borçlar artık doğmayacaktır. Yani kiraya veren tarafından kiralanan eşyayı kullanmak üzere kiracıya bırakma ve elverişli halde bulundurma, kiracı konumundaki mirasçıların da kira ilişkisi nedeni ile ödemek zorunda oldukları kira bedelini ödeme yükümlülükleri sona ermektedir. Lakin kira ilişkisi ileriye etkili olarak sona ermiş olduğundan fesih bildirim süresi sonuna kadar tarafların borçları devam etmekte, kiralayanın kiralanan eşyayı kiracıya elverişli halde bulundurma, kiracının mirasçılarının da kira bedelini ödeme borcu devam etmektedir. Bununla beraber kira ilişkisinin sona ermesinden önce hiç ya da gereği gibi ifa edilmemiş borçların da ifası talep edilebilecektir[32].

 

Ayrıca kira ilişkisinin kiracının mirasçıları tarafından feshedilmesi halinde mirasçıların tazmin mükellefiyeti altına girmelerinden söz edilemeyecektir. Yani fesih bildirimine dayanarak kiraya veren tarafından herhangi bir tazminat talebi söz konusu olmayacaktır[33].

 

  • DİĞER KİRA SÖZLEŞMELERİNDE ÖLÜMÜN SÖZLEŞMEYE ETKİSİ

 

  • KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRA SÖZLEŞMESİNDE ÖLÜMÜN SÖZLEŞMEYE ETKİSİ

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 356. maddesi konut ve çatılı işyerlerine ilişkin farklı bir düzenleme ihdas etmiştir. Söz konusu hükme göre çatılı işyeri kirası söz konusu ise kiracının ölümü üzerine kiracının ortakları veya bu ortakların aynı meslek ya da sanatı yürüten mirasçıları akdedilen sözleşmeye veya kanun hükümlerine uymaları şartıyla kira sözleşmesi devam edecektir. Yine mezkûr hüküm uyarınca konut kirası mevzubahisse kiracının ölümü üzerine kiracı ile birlikte aynı konutta oturanların kira ilişkisi devam edecektir.

 

Bu düzenleme ile miras hukuku açısından özel intikal kuralı olarak değer taşıyacak bir sistem öngörülmüştür. Bilindiği üzere miras hukukunda temel ilke külli halefiyet olup, bütün malvarlığı bir bütün şeklinde (aktif ve pasif ayrımı yapılmaksızın) ölüm ile birlikte mirasçılara geçmektedir[34]. Ana kural bu olmakla birlikte bazı haklar terekeden ayrılarak özel olarak intikal ederler. Bu intikal sisteminin bir örneği TBK. m. 356’da görülmektedir. Bu hüküm uyarınca terekenin tamamından kira ilişkisi ayrılmakta ve TBK. m. 356’da belirtilen kişilere geçmektedir[35].

 

Düzenleme incelendiğinde konut kirası açısından ölen kiracının mirasçıları aynı zamanda birlikte oturduğu kişiler ise zaten bir sorun bulunmamaktadır. Lakin kiracının mirasçısı olmamasına rağmen birlikte yaşadığı kişiler ile kiracının çocukları hayatta olduğu için mirasçı sıfatına haiz olmayan ve fakat kiracı ile birlikte yaşayan kiracının anne ve babası için bu düzenlemenin önem taşıdığı izahtan varestedir[36]. Ayrıca hükümde belirtilen “oturanlar” ifadesi “yerleşim yeri” olarak değerlendirilmeyecektir[37].

 

Ölen kiracının ortaklarının işyerini devam ettirmek istemeleri, müşteri portföyünü kaybetmemek için kiralanan işyerinin aynı yerde devam etmesini talep etmeleri haklı bir menfaat oluşturduğu da bu hükmün gerekliliğini ortaya koymaktadır[38].

 

Burada önemli hususlardan biri de TBK . m. 356 hükmü gereğince ölen kiracı ile aynı konutta beraber oturanlara veya ölen kiracının ortakları yahut ortakların aynı meslek ve sanatı yürüten mirasçılarının kira sözleşmesinin tarafı haline gelmeleri için herhangi bir beyanda bulunmalarının gerekip gerekmediğidir. Bu hüküm dâhilinde hak sahibi olanların kendiliğinden kiracı sıfatını kazandıklarını söylemek mümkün olmamakla birlikte hak sahiplerinin iradelerini kira sözleşmesinin devamı noktasına açıklamaları ile sözleşmenin devam edeceği görülmektedir. Bu irade açıklaması bir beyan olarak ileri sürülebileceği gibi, kiralananı kullanmaya devam etme veya kira bedelini kiraya verene ödeme şeklinde zımni bir irade beyanı şeklinde de olabilecektir. Hak sahipleri yenilik doğuran bir beyanda bulunarak kiracı sıfatına sahip olabilecekleridir. Bununla beraber kira ilişkisini devam ettirmek istememeleri halinde herhangi bir irade beyanında bulunma mükellefiyetleri bulunmamaktadır[39].

 

Mülga 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun’un[40] 13. maddesine[41] paralel bir düzenleme TBK. m. 356 hükmü ile ihdas edilmiştir. Yargıtay tarafından 6570 sayılı kanun döneminde verilen kararlarda da bu maddeye uygun kararlar verdiği görülmektedir[42].

 

  • ÜRÜN KİRASI SÖZLEŞMESİNDE ÖLÜMÜN SÖZLEŞMEYE ETKİSİ

 

Türk Borçlar Kanunu’nun 371. maddesinde[43] ürün kirasında kiracının ölümünün düzenlendiği görülmektedir. Bu hükme göre kiracının ölümü sonrasında kiraya veren ya da kiracının mirasçıları altı aylık fesih bildirim süresine uyarak kira sözleşmesini feshedebilirler.

 

Ürün kirası sözleşmesinde kiracının şahsi yetenekleri kira ilişkisinin oluşmasında önem taşıdığından kiracının mirasçılarını bu ilişkiyi devam ettirme ve sözleşmeden doğan borçları ifa mecburiyeti altında bulundurmanın iktisadi açıdan sıkıntılar doğuracağı dikkate alınmış ve kiracının ölümü halinde kiracının mirasçılarına altı aylık fesih bildirim sürelerine uyarak kira sözleşmesini feshetme yetkisi tanınmıştır. Kanun koyucu kiraya verenin ölmesi halinde bir düzenleme ihdas etmemiş olması sebebi ile miras hukuku çerçevesinde konunun değerlendirilmesi icap etmektedir[44].

 

Kiracının birden fazla mirasçısının bulunması halinde fesih bildiriminin bütün mirasçılara yapılması gerektiğinden sadece bir mirasçıya fesih bildiriminin yapılması sözleşmenin feshi için yeterli değildir[45].

SONUÇ

 

Kullandırma borcu doğuran sözleşmelerde kullandırma borcunu üstlenen için kullanma hakkı sahibinin şahsi özellikleri önem arzettiği, kullanma hakkı tanınan kişi kullandırma borcunu üstlenen için herhangi bir kişi değil, kendisine güven duyulan bir kişi olması sebebiyle kullanım hakkına sahip olanın ölümü sebebi ile borcun son bulacağı görülmektedir. Kira ilişkisinde bu ana ilkeden ayrılarak, kiracının ölümü halinde kiracının mirasçılarının yasal fesih bildirim süresine uyarak en yakın fesih dönemi sonu için sözleşmeyi feshedebileceği belirtilmektedir.

 

Kiracının ölümü üzerine mirasçıların en yakın fesih dönemi sonu için kanunda belirtilen süreler  (TBK. m. 329 – 330) dahilinde fesih bildiriminde bulunmaları halinde en yakın fesih dönemi sonunda kira ilişkisi ileriye etkili bir şekilde sona erecek, kira ilişkisi gereği sürekli edim niteliğindeki borçlar artık doğmayacaktır.

 

Konut veya çatılı işyeri kirası söz konusu ise kiracının ölümü üzerine kiracının ortakları veya bu ortakların aynı meslek ya da sanatı yürüten mirasçıları akdedilen sözleşmeye veya kanun hükümlerine uymaları şartıyla kira sözleşmesini devam ettirebileceklerdir. Ayrıca konut kirası mevzubahisse kiracının ölümü üzerine kiracı ile birlikte aynı konutta oturanların kira ilişkisi devam edecektir.

 

Ürün kirasında kiracının ölümünün düzenlendiği görülmektedir. Bu hükme göre kiracının ölümü sonrasında kiraya veren ya da kiracının mirasçıları altı aylık fesih bildirim süresine uyarak kira sözleşmesini feshedebilirler.

 

KAYNAKÇA

 

AYDIN, Gülşah Sinem, Kira Sözleşmesinin Genel Hükümlere Göre Sona Ermesi (TBK m. 327-333), İstanbul, 2013.

 

AYDIN, Gülşah Sinem, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu İle Karşılaştırmalı Olarak Hasılat (Ürün) Kirasının Sona Ermesi”, MÜHF-HAD, C18, S. 1, 2012, s. 431- 436.

 

DURAL, Mustafa/ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, İstanbul 2016

 

EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2018.

 

GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa Göre Kira Sözleşmesi, 2. Baskı, İstanbul, 2012.

 

İNCEOĞLU, Murat, Kira Hukuku Cilt 2, İstanbul, 2017.

 

KARABİDEK, Yasemin, Hasılat Kirasından Kaynaklanan Davalar ve Takipler, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2011

 

SAĞLAM, İpek, “Kiracının Ölümünün Her Türlü Kira İlişkisine Etkisi ve Bu Etkinin Özellikle Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları Bakımından Gösterdiği Özellikler, MÜHF-HAD, C. 23, S. 2, s. 249 -266”, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/456872, Erişim T. 22.10.2018.

 

YAVUZ, Cevdet/ACAR, Faruk/ÖZEN, Burak, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul, 2014.

 

[1] Türk Borçlar Kanunu, Kanun No: 6098, Kabul Tarihi: 11.01.2011, Resmi Gazete Tarihi: 04.02.2011/27836, Yürürlük Tarihi: 01.07.2012

[2] AYDIN, Gülşah Sinem, Kira Sözleşmesinin Genel Hükümlere Göre Sona Ermesi (TBK m. 327-333), İstanbul, 2013, s. 5.

[3] TBK. m. 135 f. 1 c. 1: “Alacaklı ve borçlu sıfatları aynı kişide birleşmesiyle borç sona erer.”

[4] AYDIN, s. 19

[5] SAĞLAM, İpek, “Kiracının Ölümünün Her Türlü Kira İlişkisine Etkisi ve Bu Etkinin Özellikle Konut ve Çatılı İşyeri Kiraları Bakımından Gösterdiği Özellikler”, MÜHF-HAD, C. 23, s. 249 – 266,  s. 2, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/456872, Erişim T. 22.10.2018, s. 251.

[6] İNCEOĞLU, Murat, Kira Hukuku Cilt 2, İstanbul, 2017, s. 277.

[7] İNCEOĞLU, s. 279.

[8] YAVUZ, Cevdet/ACAR, Faruk/ÖZEN, Burak, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul, 2014, s.585.

[9] Türk Medeni Kanunu, Kanun No: 4721, Kabul Tarihi: 22.11.2011, Resmi Gazete Tarihi: 08.12.2011/24607, Yürürlük Tarihi: 01.01.2002

[10] TMK. m. 35: “İlandan sonuç alınamazsa, mahkeme gaipliğine karar verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.”.

[11] EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2018, s. 388.; AYDIN, s. 130.

[12] İNCEOĞLU, s. 281; SAĞLAM, s.252.; EREN, s. 388.

[13] AYDIN, s. 130; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s.586; EREN, s. 388.

[14] İNCEOĞLU, s. 282.

[15] EREN, s. 388; AYDIN, s. 131; İNCEOĞLU, s. 282.

[16] AYDIN, s.132, 133; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 587.

[17] AYDIN, s. 132.

[18]GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa Göre Kira Sözleşmesi, 2. Baskı, İstanbul, 2012, s. 263, AYDIN, s. 133.

[19] İNCEOĞLU, s. 283

[20] AYDIN, s. 131; İNCEOĞLU, s. 284.

[21] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 588; İNCEOĞLU, s. 285.

[22] İNCEOĞLU, s. 285.

[23] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 588; İNCEOĞLU, s. 285.

[24] İNCEOĞLU, s. 287.

[25] AYDIN, s. 133.

[26] AYDIN, s. 134; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 589.

[27] AYDIN, s. 134, İNCEOĞLU, s. 287.

[28] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, S. 587.

[29] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 588.

[30] İNCEOĞLU, s. 288.

[31] AYDIN, s. 139.

[32] AYDIN, s. 143; İNCEOĞLU, s. 287.

[33] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 588; AYDIN, s. 144; İNCEOĞLU, s. 294; EREN, s. 388.

[34] DURAL, Mustafa/ ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, İstanbul 2016, s.12

[35] SAĞLAM, s. 256.

[36] İNCEOĞLU, s. 290; YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 589.

[37] YAVUZ/ACAR/ÖZEN, s. 590, SAĞLAM, s. 257.

[38] İNCEOĞLU, s. 291.

[39] İNCEOĞLU, s. 294, SAĞLAM, s. 256.

[40] Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun, Kanun No: 6570, Kabul Tarihi: 18.05.1955, Resmi Gazete Tarihi: 27.05.1955/9013, Yürürlük Tarihi: 01.06.1955, Mülga Tarihi: 01.07.2012.

[41] 6570 Sayılı Kanun m. 13: “Kira mukavelelerinin ve Borçlar Kanununun bu kanuna mugayir olmayan vecibelerine kiracılar veya ortaklariyle sanat, meslek ve ihtısasları dolayısiyle aynı meslek veya sanatı idame ettirecek olan mirasçıları ve meskenlerde ölen kiracı ile birlikte ikamet edenler tarafından tamamen riayet edildiği müddetçe bu kanunun yürürlükten kaldırılmasından üç ay sonraya kadar aleyhlerine tahliye dâvası açılamaz.”

[42] Yarg. 6. H.D., T. 03.03.2009, E. 2008/13591, K. 2009/1629; Yarg. 3. H.D., T. 01.12.2003, E. 2002/14030, K. 2003/13811; Yarg. 6. H.D., T. 11.07.2002, E. 2002/4673, K. 2002/4883; Yarg. H.G.K., T. 17.01.1979, E. 1978/6-110, K. 1979/2.

[43] TBK. m. 371 “Kiracının ölümü hâlinde, onun mirasçıları ve kiraya veren, altı aylık yasal fesih bildirim sürelerine uymak koşuluyla, sözleşmeyi feshedebilirler.”

[44] AYDIN, Gülşah Sinem, “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu İle Karşılaştırmalı Olarak Hasılat (Ürün) Kirasının Sona Ermesi”, MÜHF-HAD, C. 18, S. 1, 2012, s. 431- 436, s. 457.

[45] KARABİDEK, Yasemin, “Hasılat Kirasından Kaynaklanan Davalar ve Takipler”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 2011, s. 69.